DEKA ARCHITECTS
Mimarlık temelde insanın ve faaliyetlerinin korunma gereksinimine yönelik mekân kurma, bilgi, beceri ve sanatıdır. Medeniyetlerin ilerlemesiyle birlikte bu gereksinimler, medeniyetlerin kültürleri doğrultusunda çeşitlenirken, bu kültürlerin sanatıyla birlikte, bir sanat olarak mimarlığın ürünü olan mekâna da yansımıştır. Bu çerçevede mekân ve kültür arasında diyalektik bir ilişki vardır.
Mimarlık, kendi işlevlerine ve ilişkilerine sahip iç mekânı, bir takım iç sınırlarla ve geçişlerle oluştururken, bu iç mekânı çevreleyen bir kabuk da oluşturur. Basitçe binalar diyeceğimiz bu kabuklar iç mekânlarıyla birlikte dış mekânı da belirler, şekillendirir ve kurarlar. Dolayısıyla ve genel olarak*, iç mekân ve dış mekân kurguları da birbirleriyle kopmaz, kaçınılmaz bir ilişki içindedir. Kentler, binalar ve binaların iç mekânları bu ilişkiler çerçevesinde oluşur ve varlıklarını sürdürürler.
İnsanın ve toplumların psikolojileri, kültürleri, kentsel/dış mekândan iç mekâna, iç mekândan da kentsel/dış mekâna akar. Mimarlığın bir amacı da bu akışın mutluluk içermesini sağlamaktır.
Bu akıştaki mutluluk; mekânların doğru işlev çözümü, yapım tekniklerine uyum ve bunların doğru bir estetik ve sanatsal anlayışla tasarlanmasıyla sağlanır.
Bize göre, bina ya da iç mekân tasarımının başlangıcında, gereksinim ve işlevlerle birlikte konseptin doğru olarak belirlenmesi ile bunlara bağlı olarak doğru bütçenin ortaya konulması, tasarımın da doğru noktaya varabilmesinde temel unsurlardır. Gereksinim sahibi ve mimarın uyumu, işte bu kriterler doğrultusunda tasarım hedeflerinin de doğru belirlenmesini sağlar. Doğru belirlenmemiş bütçe gereksiz harcamalara neden olduğu gibi kimi durumda tersine yola açar. Bir başka deyişle düşük veya yüksek bütçe değil, doğru bütçenin hedeflenmesi esas olmalıdır.